Küçük kızım Nuran’ı doktora götürdüğüm Şişhane de, ışıklardan karşıya geçerken kızım “baba baksana! 14 mart pazar günü başbakan roman vatandaşlarla buluşacakmış” dedi. Kızımın söyleyiş şekli komikti, çünkü o da bir roman kızı .... Önce tereddütlüydüm ama iyiki gitmişim geçen pazar. Aslında herşey 11-12 yıl önce başladı ,Türkiye’de müzik sektörünün değiesinin en büyük sebeplerinden biri Roman müziği ve Romanlardır. Türk halkı son 3-5 yıldır Roman müziğini ve Romanları keşfediyor bence, ilgi arttı. TV kanallarında bu ilgiyi izliyoruz.
BİZ ROMANLARA GÖRE ROMAN AÇILIMI
14 Mart, 2010 günü Keşan’dan otobüslerle getirtilen dostlarıma, aileme, bizim mahalledeki müzisyen kahvesinde gördüklerime rastgele sordum “sizce nedir roman açılımı? Nasıl olmalıdır?” diye…
İşte bazı yorumlar:
”…öncelikle Türk halkı romanlara olan bakış açısını değiştirmeli, tamam herşey eğitimle başlar ama eğitimli insanlarımıza da aynı düşünceyle bakıyorlar bunu gördüm duydum” diyor 60 yaşındaki Keşanlı dayım.
”inşallah olur ama yoook beee oy toplasınlar diye yapıyorlar besbelli!” diyor biri.
”Biz romanların açılıma saçılıma ihtiyacı yok, çünkü romanların memlekette geçinemediği kimse, paylaşamadığı hiç birşey yok ki, romanların cebinde parası da olmasa vur patlasın çal oynasın dünya yansa umurunda değil” dedi babam.
”söz konusu açılım romanlar olursa saçılım da 9/8 olur haliyle açıldık saçıldık adamakıllı beeeee!” dedi davulcu Ramo.
“çok salladı yine! tayyip kendi açılımını yapsın önce be ya!” diye söylendi biri.
”aldılar insancıkları kukla gibi, ceplerine üç beş kuruş ta para koydular, saatlerce yol gelmişler yorgun argın, onlar da hak bayram zannetti yazık, ama bir taraftan da iyi oldu, değişik il ve ilçelerden gelen romanlarla birlik beraberlik içinde geçti” dedi Bergamalı bir Roman.
”sağlık güvencemiz olsun, sigortamız olsun başka birşey istemiyoruz!” dedi yaşlı bir teyze sigarasını üttürerek.
Etkinlikte, Çorlu Roman Derneği Başkanıyla tanıştım, ne düşünüyorsun dedim , "umudumuz var, işallah güzel şeyler olacak , insanlarımız işsiz güçsüz, bir taraftan yoksulluk, ilgi, alaka iş istiyoruz” dedi. … Geçen ocak ayında, karlı buzlu bir gün bizim memleket Keşan da babamın evinden sokağa bakıyordum ki, iki tane gencecik roman kızı gördüm. Bu dayanılmaz balkan soğuğunda annemlerin karşı mahalleden komşuları olan bu iki kızcağız, eski bir tahta kapı bulmuş, üzerinde de ufak tefek tahta parçaları, güçleri kuvvetleri yettiği kadar yavaş yavaş dinlene dinlene çekiyorlardı, eve götürüp soba da yakıp çoluk çocuk ısınacaklar, içim parçalandı, mahalleli arasında lakapları da çobancık, şarkıları bile var:
Bence biz Roman milletinin en büyük sorunu eğitimdir. Önce eğitim. Okumadan, çalışmadan ev, sigorta sahibi olunmaz ki! Başbakanımız sağolsun Romanlara düşük taksitle TOKİ sayesinde ev sahibi olma sözü verdi ama, Sulukule deki evleri yıkılarak dağ başındaki TOKİ binalarına sürülen Romanların başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi. Halbuki, onca Roman sanatçının doğup büyüdüğü Sulukulemiz Romanlar için yeniden inşa edilerek bir Roman açıkhava müzik akademisine dönüştürülseydi fena mı olurdu?
Herşeye rağmen, Türkiye’nin dörtbir köşesinden gelen Romanlar, 14 mart pazar günü Abdi İpekçi Spor Salonunda, Türkiye’ye birlik, beraberlik, dostluk, kardeşlik, vatanına milletine, devletine, bayrağına bağlı bir toplum olduğunun mesajlarını verdi, dünyaya gösterdi, şahsen Roman kimligimle çok gurur duydum, daha iyi anladım ki, bir daha dünyaya gelirsem ÇİNGENE olarak gelirim inşallah.
Önce Türk’üz, sonra Çingene…NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.
Hayatımda unutamadığım bir anımı da anlatayım: Fatih Akın’la Cannes Film Festivalindeyiz. Beraber kaldığımız otelin cafesinde çay, kahve içiyoruz, Fatih Abi’nin hanımı yeni doğum yapmış erkek olmuş, diyor ki babama “yaaa Selim Abi çingene olsun, çingenelere benzesin yaaaa müzisyen yapacağım oğlumu”…
Yüzyıllarca Osmanlı buçuk millet demiş bize, oradan oraya sürüklenip durmuşuz ama özgür ruhlarız biz. Kimse bizi kolay kolay teslim alamaz, yedirtmeyiz hakkımızı, insanı gözünden tanırız.